![]() |
BİZANS DEVLETİ VE OSMANLI DEVLETİ ARASINDAKİ BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR |
Giriş:
Bu
konuda; tarih bahçesine büyük katkıları olmuş Bizans Devleti ve ecdadımızın
kurmuş olduğu, büyük cihan imparatorluğu Osmanlı Devleti’nin benzer yanları ve
farklılıkları tarafımızdan ele alınacaktır. Konumuz dört başlıkta (Yönetim,
Ordu, Din, Ekonomi) incelenecektir ve mukayese yapılarak değerlendirilecektir.
Yönetim:
Bizans’ta
bugünkü hükümetlere benzer bir teşkilat yoktu. Merkezi yönetim, saray memurları
ile sivil ve askeri memurlardan oluşmaktadır. Bunların atamasını; imparator,
kendi mahiyetinden yapardı.
Bunlara
ek olarak; imparatorun yanında danışma organları bulunmaktadır. Bunlar: Senato,
Mukaddes Şura.
Senato,
Roma senatosu örnek alınarak ortaya çıkmış, halk seçkinlerinden oluşan, danışma
organıdır. Mukaddes şura ise; hiyerarşik bakımdan senatodan üstün, saray
idaresinde yer alan, seçkin memurlardan oluşmaktadır. Bunların yanında,
imparatorun isteğine bağlı olarak, ‘’Genel Toplantılar’’ da yapılmaktaydı. Bu
toplantılara halkın bütünü katılıyordu.
Ülke
eyaletlere bölünerek, yönetim kolaylaştırılmıştır. Eyaletlerin yönetimini,
merkezden atanan valiler sağlamışlardır. Bunları imparator atadığı için daima
en güvendiği isimleri tercih etmiştir.
İmparatorların
tahta geçiş usulü ise veraset sistemine dayanıyordu. Bu babadan oğla geçen
hükümdarlık sisteminde, yer yer oğlun, babayı tahttan zorla indirdiği de
görülmüştür.
İmparatorlar
ülkeyi, Roma hukukunu esas alarak yönetmişlerdir.
Osmanlı’da
merkezi yönetim padişah ve divan-ı hümayundan oluşmuştur. Divan-ı hümayun,
devlet işlerine yardımcı danışma meclisidir. Devlet işleriyle alakalı mevzular
divanda görüşülür lakin son sözü padişah söylerdi.
Ülke
eyaletlere bölünmüştür. Eyaletlerin başına ‘’Beylerbeyi’’ denilen valiler
merkezden atanmıştır.
Padişah
ülkeyi yönetirken dini hukuk ve Türk töresini esas almıştır. Padişahların tahta
geçiş usulü ise veraset sistemine dayanmıştır. Padişahlık babadan oğla geçerek
devam etmiştir.
Yukarda
zikrettiğimiz bilgileri analiz edecek olursak; iki devlette yönetim şekli
bakımından birbirine benzemektedir. İkisinde de veraset sistemi
uygulanmaktadır. İkisinde de hükümdara danışmanlık yapan bir meclis
bulunmaktadır. İkisinde de merkeziyetçi anlayış hakimdir. İki devlette ülkeyi eyaletlere
ayırmıştır.
Bizans
yönetim meşruiyetini Roma hukukuna dayandırırken, Osmanlı ise teokratik bir
yapıya sahip olup, din kurallarını, bunun yanında da gelenekçi olarak Türk
törelerini kullanmıştır.
Ordu:
Bizans
kuvvetinin temeli, sağlam bir şekilde teşkilatlandırılmış olan ordudur. Bu
ordu, üstünlüğünü ve başarılarını, yüzyıllar boyunca yaptığı tecrübelere
dayanan harp ilmine ve yeni düşmanların şekline ayak uydurabilme kabiliyetine
borçluydu. Askeri müesseselerin temelleri sarsılmaya başlayınca, devlette
gerilemeye başlamış sonunda yıkılmıştır.
Bizans’ta
ordu iki kısımdan oluşmaktadır: Sınır muhafaza kıtaları ve Müteharrik ordu.
Bizans’ta ordu hemen hemen her zaman gönüllü ücretli askerlerden, en çokta
yabancı ücretli askerlerden oluşmaktaydı. Savaşlara gidilirken ordu yanında
çetelerde yer almaktaydı.
Silah
olarak yay, mızrak, kılıç ve çeşitli savaş aletleri kullanmışlardır. Ayrıca
mancınıklar ve ballistalar da ek olarak kullanılmıştır.
Ordu,
kuruluşundan itibaren Osmanlı devleti içinde büyük önem arz etmiştir.
Osmanlı
ordusunun teşkilatlanması şu şekilde idi: Kapıkulu askerleri, eyalet askerleri,
yardımcı olarak da kendisine bağlı beyliklerin askerleri.
Osmanlı
ordusunun belkemiği şüphesiz ki kapıkulu sınıfıdır. Özellikle Yeniçerileri
kapsayan bu sınıf merkez ordusu niteliğindedir. Kapıkulu ordusu yayalar ve
süvarilerden oluşmaktaydı. Kapıkulu sınıfı devşirmelerden, eyalet askerleri,
tımar sahiplerinin askerlerinden meydana gelmekteydi.
Savaşlarda
yay, mızrak, yatağan kılıç, çatal, fitilli tüfek tırpan, kama gibi savaş
araçlarını kullanmışlardır. Kuşatmalarda top, mancınık, kuşatma kuleleri gibi
ek aletler kullanılmıştır.
Osmanlılar’
da askeri nizam, devrin şartlarına ayak uyduramayınca savaşlar kaybedilmeye
başlamış en sonunda yıkılış durdurulamamıştır.
İki
devletin ordu yapısını mukayese edecek olursak; iki devlette ordularına büyük
önem vermiştir. Bizans daha çok ücretli askerlere sahipken, Osmanlı; devşirme
usulü ile gayrimüslim çocukları fanatik Müslüman olarak yetiştirip, ordu
içerisine entegre etmiştir. İki ordu da savaşlarda benzer aletler
kullanmışlardır. İki devlette ordu yapısının bozulması nedeniyle çöküşe
uğramıştır. İki devletin ordusu da izledikleri politikalar doğrultusunda
şekillenmiştir. Yani Bizans, mevcut sınırlarını koruma politikası güttüğü için
savunma amaçlı sınır orduları kurmuştur. Osmanlı ise fetih politikası güttüğü
için daha çok saldırı amaçlı ordu kurmuştur.
Din:
Bizans,
Hristiyan dininin Ortodoks mezhebini benimsemiştir. İstanbul’ da Ortodoks
kilisesi ve imparator tarafından atanmış Patrik bulunuyordu.
Osmanlı’nın
geneli ise İslam dinini benimsemiştir. Yavuz’ un Mısır seferiyle İslam dininin
liderliği olan halifelik makamı, Osmanlı padişahlarına geçmiştir. Ayrıca Osmanlı,
hoşgörü politikası güttüğü için birçok dini içinde barındırmaktaydı.
Ekonomi:
Bizans
devleti bir ziraat memleketidir. En çok tahıl, üzüm, meyve, ilaçlık malzeme ve
pamuk yetiştirilirdi. Arıcılık çok gelişmişti. Bal, şekerin yerini tutuyordu.
At, sığır, manda, keçi, koyun ve domuz çoktu. Devletin başlıca gelir
kaynaklarından birinin arazi vergisi olduğu düşünülürse, Bizans ziraatının
umumiyetle gelişmiş ve karlı bulunduğu anlaşılır. Bununla birlikte köylünün
durumu bir hayli kötüydü.
Bizans
sanayisi kaliteli ve lüks eşyalar üretmiştir. Devlet kontrolü bu eşyaların
kalitesini kontrol ettiği için, Bizans malları büyük rağbet görmüştür.
Ketencilik, kumaşçılık, halıcılık, ipekçilik Çin’den Bizans’ a ortası oyuk bir
değnek içerisinde, 552-554 sıralarında iki rahip getirmiştir. İşlemecilik,
dokuma boyacılığı, tunççuluk, kuyumculuk, minecilik, çamcılık ve fildişi
işçiliği en ileri sanayi kollarıydı. Her endüstri kolu, ayrı ayrı loncalar
halinde teşkilatlanmışlardır. Bunlar sıkı bir devlet kontrolü altında idiler.
Bunlara
ek olarak limanlarda Venedik ve Ceneviz kolonileri dış ticareti sağlıyorlardı.
Osmanlı
Devleti’nin ekonomisi temel olarak toprağa dayanıyordu. Bunların içinde en
iyisi şüphesiz ki ‘’Miri’’ arazidir. Devlet miri arazi olarak belirlenen
topraklarını zengin kişilere, kiraya vermiştir. Bu sayede üretim sağlanmıştır.
Bu arazilerin geliri ile ordu kurulmuş, böylece devlet masraf harcamadan
gönüllü bir orduya sahip olmuştur. Tımar sistemi adı verilen bu düzen, daha
sonraları bozulmuş ve işlevini yitirmiştir.
Dericilik,
işlemecilik, kakmacılık, çinicilik, halıcılık, demircilik gibi sanayi kollarında
ileri gitmişlerdir. Sanayi kolları ayrı ayrı loncalar halinde
teşkilatlanmışlardır. Böylece malın kalitesi ve fiyatı denetlenmiştir. Loncalar
da devlet denetimine tabi tutulmuştur. Osmanlı’ da hayvancılıkta gelişmiştir.
Ekonomik
bakımdan iki devlette aynı coğrafyada yerleştikleri için benzer faaliyetler
yürütmüşlerdir. Tarım ve hayvancılık temel geçim kaynağı iken, endüstriyel
faaliyetlerde, Asya ve Avrupa arasındaki köprü niteliğinde olması sebebiyle gelişmişlik
göstermiştir.
Sonuç:
İncelemiş
olduğumuz konuda aynı coğrafyada yayılmış iki devletin, birçok benzer
yanlarının olduğunu görmekteyiz. Buna karşın birçok da farklılık bulunmaktadır.
Bu benzerlik ve farklılıklardan etkilenen medeniyetler, birbirlerini
etkileyerek teknolojinin gelişimine de katkıda bulunmuşlardır.
Murat ERDİNÇ
Niğde
Üniversitesi
Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler
- MEYDAN – LAROUSSE ANSİKLOPEDİSİ - 2 ve 9.cilt - İSTANBUL (1986)
- TÜRK ANSİKLOPEDİSİ - 7 ve 26.cilt - İSTANBUL (1969)
- OXFORD BİZANS SÖZLÜĞÜ - Oxford Üniversitesi Basımevi (1991)
- OSMANLI ANSİKLOPEDİSİ - 1,2,3,6,7,8. Ciltler - Yeni Türkiye Yayınları - ANKARA (1999)