24 Eylül 2014 Çarşamba

BİZANS DEVLETİ VE OSMANLI DEVLETİ ARASINDAKİ BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR


Giriş:
Bu konuda; tarih bahçesine büyük katkıları olmuş Bizans Devleti ve ecdadımızın kurmuş olduğu, büyük cihan imparatorluğu Osmanlı Devleti’nin benzer yanları ve farklılıkları tarafımızdan ele alınacaktır. Konumuz dört başlıkta (Yönetim, Ordu, Din, Ekonomi) incelenecektir ve mukayese yapılarak değerlendirilecektir.
Yönetim:
Bizans’ta bugünkü hükümetlere benzer bir teşkilat yoktu. Merkezi yönetim, saray memurları ile sivil ve askeri memurlardan oluşmaktadır. Bunların atamasını; imparator, kendi mahiyetinden yapardı.
Bunlara ek olarak; imparatorun yanında danışma organları bulunmaktadır. Bunlar: Senato, Mukaddes Şura.
Senato, Roma senatosu örnek alınarak ortaya çıkmış, halk seçkinlerinden oluşan, danışma organıdır. Mukaddes şura ise; hiyerarşik bakımdan senatodan üstün, saray idaresinde yer alan, seçkin memurlardan oluşmaktadır. Bunların yanında, imparatorun isteğine bağlı olarak, ‘’Genel Toplantılar’’ da yapılmaktaydı. Bu toplantılara halkın bütünü katılıyordu.
Ülke eyaletlere bölünerek, yönetim kolaylaştırılmıştır. Eyaletlerin yönetimini, merkezden atanan valiler sağlamışlardır. Bunları imparator atadığı için daima en güvendiği isimleri tercih etmiştir.
İmparatorların tahta geçiş usulü ise veraset sistemine dayanıyordu. Bu babadan oğla geçen hükümdarlık sisteminde, yer yer oğlun, babayı tahttan zorla indirdiği de görülmüştür.
İmparatorlar ülkeyi, Roma hukukunu esas alarak yönetmişlerdir.
Osmanlı’da merkezi yönetim padişah ve divan-ı hümayundan oluşmuştur. Divan-ı hümayun, devlet işlerine yardımcı danışma meclisidir. Devlet işleriyle alakalı mevzular divanda görüşülür lakin son sözü padişah söylerdi.
Ülke eyaletlere bölünmüştür. Eyaletlerin başına ‘’Beylerbeyi’’ denilen valiler merkezden atanmıştır.
Padişah ülkeyi yönetirken dini hukuk ve Türk töresini esas almıştır. Padişahların tahta geçiş usulü ise veraset sistemine dayanmıştır. Padişahlık babadan oğla geçerek devam etmiştir.
Yukarda zikrettiğimiz bilgileri analiz edecek olursak; iki devlette yönetim şekli bakımından birbirine benzemektedir. İkisinde de veraset sistemi uygulanmaktadır. İkisinde de hükümdara danışmanlık yapan bir meclis bulunmaktadır. İkisinde de merkeziyetçi anlayış hakimdir. İki devlette ülkeyi eyaletlere ayırmıştır.
Bizans yönetim meşruiyetini Roma hukukuna dayandırırken, Osmanlı ise teokratik bir yapıya sahip olup, din kurallarını, bunun yanında da gelenekçi olarak Türk törelerini kullanmıştır.
Ordu:
Bizans kuvvetinin temeli, sağlam bir şekilde teşkilatlandırılmış olan ordudur. Bu ordu, üstünlüğünü ve başarılarını, yüzyıllar boyunca yaptığı tecrübelere dayanan harp ilmine ve yeni düşmanların şekline ayak uydurabilme kabiliyetine borçluydu. Askeri müesseselerin temelleri sarsılmaya başlayınca, devlette gerilemeye başlamış sonunda yıkılmıştır.
Bizans’ta ordu iki kısımdan oluşmaktadır: Sınır muhafaza kıtaları ve Müteharrik ordu. Bizans’ta ordu hemen hemen her zaman gönüllü ücretli askerlerden, en çokta yabancı ücretli askerlerden oluşmaktaydı. Savaşlara gidilirken ordu yanında çetelerde yer almaktaydı.
Silah olarak yay, mızrak, kılıç ve çeşitli savaş aletleri kullanmışlardır. Ayrıca mancınıklar ve ballistalar da ek olarak kullanılmıştır.
Ordu, kuruluşundan itibaren Osmanlı devleti içinde büyük önem arz etmiştir.
Osmanlı ordusunun teşkilatlanması şu şekilde idi: Kapıkulu askerleri, eyalet askerleri, yardımcı olarak da kendisine bağlı beyliklerin askerleri.
  Osmanlı ordusunun belkemiği şüphesiz ki kapıkulu sınıfıdır. Özellikle Yeniçerileri kapsayan bu sınıf merkez ordusu niteliğindedir. Kapıkulu ordusu yayalar ve süvarilerden oluşmaktaydı. Kapıkulu sınıfı devşirmelerden, eyalet askerleri, tımar sahiplerinin askerlerinden meydana gelmekteydi.
Savaşlarda yay, mızrak, yatağan kılıç, çatal, fitilli tüfek tırpan, kama gibi savaş araçlarını kullanmışlardır. Kuşatmalarda top, mancınık, kuşatma kuleleri gibi ek aletler kullanılmıştır.
Osmanlılar’ da askeri nizam, devrin şartlarına ayak uyduramayınca savaşlar kaybedilmeye başlamış en sonunda yıkılış durdurulamamıştır.
İki devletin ordu yapısını mukayese edecek olursak; iki devlette ordularına büyük önem vermiştir. Bizans daha çok ücretli askerlere sahipken, Osmanlı; devşirme usulü ile gayrimüslim çocukları fanatik Müslüman olarak yetiştirip, ordu içerisine entegre etmiştir. İki ordu da savaşlarda benzer aletler kullanmışlardır. İki devlette ordu yapısının bozulması nedeniyle çöküşe uğramıştır. İki devletin ordusu da izledikleri politikalar doğrultusunda şekillenmiştir. Yani Bizans, mevcut sınırlarını koruma politikası güttüğü için savunma amaçlı sınır orduları kurmuştur. Osmanlı ise fetih politikası güttüğü için daha çok saldırı amaçlı ordu kurmuştur.

Din:
Bizans, Hristiyan dininin Ortodoks mezhebini benimsemiştir. İstanbul’ da Ortodoks kilisesi ve imparator tarafından atanmış Patrik bulunuyordu.
Osmanlı’nın geneli ise İslam dinini benimsemiştir. Yavuz’ un Mısır seferiyle İslam dininin liderliği olan halifelik makamı, Osmanlı padişahlarına geçmiştir. Ayrıca Osmanlı, hoşgörü politikası güttüğü için birçok dini içinde barındırmaktaydı.
Ekonomi:
Bizans devleti bir ziraat memleketidir. En çok tahıl, üzüm, meyve, ilaçlık malzeme ve pamuk yetiştirilirdi. Arıcılık çok gelişmişti. Bal, şekerin yerini tutuyordu. At, sığır, manda, keçi, koyun ve domuz çoktu. Devletin başlıca gelir kaynaklarından birinin arazi vergisi olduğu düşünülürse, Bizans ziraatının umumiyetle gelişmiş ve karlı bulunduğu anlaşılır. Bununla birlikte köylünün durumu bir hayli kötüydü.
Bizans sanayisi kaliteli ve lüks eşyalar üretmiştir. Devlet kontrolü bu eşyaların kalitesini kontrol ettiği için, Bizans malları büyük rağbet görmüştür. Ketencilik, kumaşçılık, halıcılık, ipekçilik Çin’den Bizans’ a ortası oyuk bir değnek içerisinde, 552-554 sıralarında iki rahip getirmiştir. İşlemecilik, dokuma boyacılığı, tunççuluk, kuyumculuk, minecilik, çamcılık ve fildişi işçiliği en ileri sanayi kollarıydı. Her endüstri kolu, ayrı ayrı loncalar halinde teşkilatlanmışlardır. Bunlar sıkı bir devlet kontrolü altında idiler.
Bunlara ek olarak limanlarda Venedik ve Ceneviz kolonileri dış ticareti sağlıyorlardı.
Osmanlı Devleti’nin ekonomisi temel olarak toprağa dayanıyordu. Bunların içinde en iyisi şüphesiz ki ‘’Miri’’ arazidir. Devlet miri arazi olarak belirlenen topraklarını zengin kişilere, kiraya vermiştir. Bu sayede üretim sağlanmıştır. Bu arazilerin geliri ile ordu kurulmuş, böylece devlet masraf harcamadan gönüllü bir orduya sahip olmuştur. Tımar sistemi adı verilen bu düzen, daha sonraları bozulmuş ve işlevini yitirmiştir.
Dericilik, işlemecilik, kakmacılık, çinicilik, halıcılık, demircilik gibi sanayi kollarında ileri gitmişlerdir. Sanayi kolları ayrı ayrı loncalar halinde teşkilatlanmışlardır. Böylece malın kalitesi ve fiyatı denetlenmiştir. Loncalar da devlet denetimine tabi tutulmuştur. Osmanlı’ da hayvancılıkta gelişmiştir.
Ekonomik bakımdan iki devlette aynı coğrafyada yerleştikleri için benzer faaliyetler yürütmüşlerdir. Tarım ve hayvancılık temel geçim kaynağı iken, endüstriyel faaliyetlerde, Asya ve Avrupa arasındaki köprü niteliğinde olması sebebiyle gelişmişlik göstermiştir.
Sonuç:
İncelemiş olduğumuz konuda aynı coğrafyada yayılmış iki devletin, birçok benzer yanlarının olduğunu görmekteyiz. Buna karşın birçok da farklılık bulunmaktadır. Bu benzerlik ve farklılıklardan etkilenen medeniyetler, birbirlerini etkileyerek teknolojinin gelişimine de katkıda bulunmuşlardır.


                                                                                         Murat ERDİNÇ
                                                                                       Niğde Üniversitesi
                                                                        Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler






          KAYNAKÇA 
  • MEYDAN – LAROUSSE ANSİKLOPEDİSİ - 2 ve 9.cilt - İSTANBUL (1986) 
  • TÜRK ANSİKLOPEDİSİ - 7 ve 26.cilt - İSTANBUL (1969) 
  • OXFORD BİZANS SÖZLÜĞÜ - Oxford Üniversitesi Basımevi (1991)
  • OSMANLI ANSİKLOPEDİSİ - 1,2,3,6,7,8. Ciltler - Yeni Türkiye Yayınları - ANKARA (1999)
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder